Terekeler, mal paylaşımı, varisler, reddi miras ve vasiyetname gibi konular, miras hukuku kapsamındadır. Yani miras hukukun bir parçasıdırlar.
Miras hukuku, medeni hukukun alt koludur ve geniş bir alana sahiptir. Miras davalarında genel olarak aşağıdaki konular söz konusudur:
Mal paylaşımının nasıl yapıldığını anlayabilmek için öncelikle ilgili kanuna göre mirasta kimlerin hak sahibi olduğuna bakmak gerekir. 7338 sayılı Veraset ve intikal kanununa göre aşağıdaki kişiler, miras üzerinde hak sahibidirler:
Mirastan pay alma önceliği birinci derecedeki akrabalardır. Bu sırayı diğerleri takip eder. Miras bırakan kişinin akrabaları, o hayattayken vefat etmişse, vasiyetnamede ismi geçen kişiler birinci derecede önceliğe sahip olurlar.
Eğer ortada herhangi bir vasiyetname yoksa birinci derecede akrabalardan başlanarak miras pay edilir.
Medeni kanunda tarif edilen uygunsuz davranışları sergileyen kişiler mirastan mahrum bırakılırlar. Uygunsuz davranışlarda bulunan kişilerin saklı payı bulunsa bile durum değişmez. Kanunen mirastan çıkarılan kişi ya da kişiler tenkis davası açamazlar ve mirastan pay alamazlar.
Miras bırakan kişinin borçlu olması ve mal varlığının borcunu karşılamaya yetmemesi ya da akraba olduğu kişilerle arasında husumet olması gibi nedenlerden dolayı reddi miras yapılabilir. Miras reddini miras bırakan kişinin akrabaları gerçekleştirir.
Mirası reddetmenin de şartları vardır. Mesela yasal varisler, ölüm haberini duyduktan sonra 3 ay içerisinde mirası reddetme olayını gerçekleştirebilirler. Mirası reddetme sözlü ya da yazılı olarak gerçekleştirilebilir. Sözlü ya da yazılı beyanlar, Sulh Hukuk mahkemelerine yapılır. Eğer zamanında ret başvurusu yapılmazsa, daha sonradan yapılmak istenen ret başvuruları kabul edilmeyecektir.
Miras bırakan kişi borç batağında ise ve malvarlığı borçlarını karşılamaya yeterli değilse, miras kanunen otomatik olarak reddedilmiş sayılır. Yani ilgili kanun mirasçıları korumaktadır.
Miras bırakan kişinin tüm varisleri mirası reddederse, Sulh Hakimliği tarafından iflas kararı verilir. Mirasa konu olan mallar tasfiye edilerek, kalanlar mirasçılara dağıtılır. Yani ölen kişinin tüm borçları mal varlığından ödenir ve kalanlar da hak sahiplerine verilir.
Miras hukukundaki en önemli konulardan birisi vasiyetnamedir. Kanuna göre vasiyetname sözlü ya da yazılı olarak hazırlanabilir. Kanunda ve uygulamada 3 farklı tür vasiyetname hazırlanması ile karşılaşmaktayız.
Miras bırakan kişinin okuma yazması yoksa, noter huzurunda ya da Sulh Hakimliği nezaretinde sözlü olarak vasiyetname hazırlanabilir. Noter yetkilisi ve sulh hakimliğinden yetkili bir memur vasiyetname hazırlanmasına şahitlik eder ve tutanak hazırlarlar. Miras bırakacak olan kişi imza atmayı bilmediği için tutanağa ve vasiyetname belgesine parmak basar. Tanıkların huzurunda görevli memur tarafından vasiyetname belgesi miras bırakacak olan kişiye okunur.
Daktilo ya da bilgisayar çıktısı şeklinde hazırlanan vasiyetnameler asla kabul edilmez. Daha doğrusu kanunen geçerli değildir. Resmi olarak vasiyetname hazırlanması durumu istisnadır. Çünkü kişinin okuma yazması yoktur ve resmi görevliler huzurunda hazırlanır.
El yazısı ile hazırlanan vasiyetname, miras bırakan kişi tarafından hazırlanır ve imzalanır. Vasiyetnamenin son kısmında hazırlandığı tarih yer almalıdır yoksa vasiyetname geçersiz sayılır.
Sözlü vasiyetname, olağan üstü koşulların meydana gelmesi durumunda hazırlanır. Mesela kişi hastanededir ve çok az bir ömrü kalmıştır. Bu gibi durumlarda kişi iki tanık huzurunda vasiyetnamesini sözlü olarak ifade eder. Tanıklar ise sözlü ifade edilen vasiyetnameyi yazıya dökerler ve imzalarlar. Miras bırakan kişinin de imza atmasıyla vasiyetname tamamlanır. Bu belge son olarak Sulh Hukuk Hakimliğine teslim edilir. Miras avukatı nezaretinde de sözlü vasiyetname hazırlanabilir.
Miras hukukunun dayanaklarından olan veraset ve intikal kanunu hakkındaki tam metne, https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.3.7338.pdf bağlantısından ulaşabilirsiniz.